Afyon Savaşları

Afyon Savaşı, 19. yüzyıl ortalarında yapılan ve Batılı devletlerin Çin'de ticaret ayrıcalıkları kazanmalarıyla sonuçlanan savaştır. Bu ilginç savaşı anlamak için Hindistan’a gidelim. İngilizler 1600’lü yıllarda sömürge faaliyetlerine başladıkları Hindistan’ın daha iç kesimlerine girip 1757 yılında Bengal bölgesini ele geçirdiler. Bölgede afyon çiçeği üretimi çok yaygındı. Başak kısmından afyon, tohumundan haşhaş yağı çıkarılan bu bitkinin bir diğer özelliği ise kesilmesiyle birlikte çıkan beyaz sütün kurutulmasıyla elde edilen ve içerisinde morfin, kodein gibi maddeleri barındıran, kullanım alanlarına göre zehir, uyuşturucu veya ağrı kesici niteliği taşıyan bir bitki olmasıdır. Bengal bölgesinde üretilen afyon, yüksek verimi ve keskinliği ile o yıllarda adından sıkça söz ettirmiştir. Hint yarımadasını sömürgeleştirerek buradaki ticareti tekellerine alan İngiliz Doğu Hindistan Şirketi bunun değerini anladı ve 1793’te Bengal’deki afyon üretimine tekel koydu.

Çin dış ticaret konusunda Hükümdar Kangxi ( 1662-1723) döneminden beri dünyaya kapalı bir politika benimsenmiştir. Mançu Sarayı’nın uyguladığı bu politikadan hoşnut olmayan İngilizler ise, ticaretin yalnızca Hong Kong limanından ve Gonghang tüccarları aracılığıyla yapılmasından şikâyetçiydiler.  İngilizler Ningbo, Qingdao ve Tianjin limanlarının da ticarete açılması ve gümrük vergi oranlarının indirilmesi konusunda Çin hükümetiyle birçok kez temas kursa da Çin’in kapalı dış politika anlayışını kıramamışlardır.

Bugün olduğu gibi 19. Yüzyılda da kalabalık olan nüfusuyla Çin, Avrupalı tüccarların ilgisini çeken iştahını kabartan bir pazardır. İngiltere'nin Çin'e bakış açısını çok iyi özetleyen bir İngiliz atasözünde ''Her bir Çinli bir parmak uzun giyerse Manchester dokuma fabrikalarına yüzyıllarca yetecek bir pazar bulunur'' denilmekteydi. İngilizlerin geleneksel içeceği olan çay için Çin'e her yıl yüklü miktarda para ödeniyordu ve İngilizlerin bu açığı kapatmak için Çin’e satabilecekleri hiçbir şey yoktur. İngiltere bu açığı Çin ile serbest ticaret yaparak kapatmak istiyordu. İngilizler bu açığı kapatmak amacıyla 1786-1829 yılları arasında birçok kez Çin’e tekstil ürünlerini satmaya gitmişlerdir lakin İngiliz dokumaları Çin’de ilgi görmemiştir. Çin’de batı ülkelerinin mallarına karşı talebin artmasının tek yolunun ticari limanların sayısının artması olduğu İngilizler tarafından anlaşılmıştır.

İngiltere’nin Çin’den satın aldığı ipeği ve çayı karşılayacak, İngiltere’nin Çin’e karşı verdiği ticari açığı sonlandıracak bir ürün adeta yoktan var edilmiştir. 1760 yılında Çin’in afyon ihtiyacı yıllık 200 sandık civarındaydı. Az miktarda satın alınan bu ürün tıpta, ilaç yapımında kullanılmakta olup afyonun keyif verici madde olarak kullanımı yaygın değildir. Fakat İngiltere afyon üretiminde tekel konumuna geldiği Hindistan’daki afyonu Çin piyasasına gizli yollardan sokmuştur. 1800 yılına gelindiğinde Çin’deki afyon kullanımı on kat artarak yıllık 2000 sandık bandına ulaşmıştır. Afyon ticaretindeki bu artış tüketimi doğrudan tetikleyip, Çin’de afyonun keyfi kullanımı günden güne yaygınlaştırmaktadır. 1839 yılına gelindiğinde Çin’in yıllık afyon ithalatı 40 bin sandık bandına yükselmiş ve afyon ticareti kontrol altına alınamayacak boyutlara ulaşmıştır. ( Afyon ticaretinin ne denli kâr sağladığını göstermek için Jardin And Mathesson şirketinin sahiplerinden William Jardine’nin; “… İyi yıllarda sandık başına 1000 dolar gibi bir gelir elde ediyorduk… “ sözlerine bakmamız gerekmektedir.)

Her kesimden olduğu gibi saray içerisinde de afyon ticareti konusunda farkı görüşler hâkimdi. Lakin ortada bir gerçek vardı afyon kullanımı gün geçtikçe yaygınlaşmakta ve yaygınlaştıkça da ekonomi üzerindeki yükü katlanarak artmaktaydı. Afyon ticaretinin gümüş kullanılarak yapılmasından dolayı ülkenin gümüş rezervi günbegün erimekteydi. Bunun üzerine Çin Hükümeti afyon üzerindeki denetimleri artırmış lakin afyon tüketimini azalması konusunda pek bir başarı elde edememiştir. Sonunda afyon ticaretini yasaklamıştır.

İngiltere önemli bir gelir kapısını kaybetmişti. Hemen duruma müdahale etti ve Çin ile İngiltere arasında savaş çıktı. Ancak İngiltere uluslararası alanda kendisine haklı bir gerekçe bulmayı da ihmal etmedi.  Bu savaşı uygarlık adına en doğal hak olan serbest ticaret ilkesinin çiğnenmesini gerekçe göstererek girmişti. Böylece Afyon savaşları olarak tarihe geçen İngiltere ile Çin arasında bir dizi savaş başladı. O tarihe kadar kendi halinde dış dünyada kopuk yaşayan Çin acı bir şekilde sömürgeciliğin çirkin yüzü ile tanıştı.

Çin 1839'da başlayıp 1842'ye kadar ''Afyon Savaşları’nda' bir dizi yenilgi aldı ve sonunda İngiltere'nin istediği şekilde Nanking antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Çin Hong Kong'u İngiltere'ye bırakıyor ve beş önemli limanı (Kanton, Şanghay, Foochow, Amoy ve Ningpo )Avrupalı tüccarlara açmak zorunda kalıyordu. Çin bu limanlarda her türlü denetleme ve el koyma hakkından vazgeçiyor ve niteliği ne olursa olsun her türlü mala kapılarını açıyordu. Ayrıca Avrupalı tüccarlara hukuki kapitülasyon hakları da tanınıyordu. Daha sonraki dönemlerde bu hakların kapsamı daha da genişletildi. Hatta diğer batı Avrupa ülkelerine de bu haklar verildi. Böylece sömürgeciler zor kullanarak büyük bir ülkeyi dünya ekonomik sisteminin içerisine sokmuşlardı. Hiçbir insani kural tanımayan sömürge düzeni dünyanın en büyük pazarını ele geçirmeyi başarmıştı.

Olaya değişik bir açıdan bakacak olursak; tarihte Amerikalılar Kızılderilileri boyun eğdirmek için en büyük silah olarak viskiyi kullanmışlardır. İngilizler de Çin İmparatorluğu 'nu içten parçalamak için afyon kullanımını teşvik ve desteklemeden istifade etmişlerdir.